Şehir ve Medeniyet Okumaları - Endülüs

Şehir ve Medeniyet Okumaları - Endülüs

Yardımeli Avrupa ve Harmonie vzw’nin katkılarıyla ilkini düzenlediğimiz Şehir ve Medeniyet Okumaları’nı mesleğini şevkle icra eden, uzman bir rehberin öncülüğünde 33 seyyahla birlikte Endülüs’te gerçekleştirdik.

Asırlar boyu özenilen bir kültürün izini sürerken, aynı zamanda Yardımeli’nin katarakt projesini destekleyerek görmeyen gözlere ışık olduk.

Elinde balıklı oltasıyla bizi Malaga havaalanında karşılayan rehberimiz Yunus Bey – ki biz ona ‘Zennun’ dedik - dört gün boyunca Endülüs hakkında engin bilgilerini bizimle paylaşırken, aramızda bulunmalarından dolayı büyük mutluluk duyduğumuz Özburun çifti de, her günün akşamında bize Endülüs ruhunu yaşatmaya çalıştı. Sayın Yusuf Özkan Özburun bir sosyolog nazarıyla Endülüs tarihini irdelerken, Nazlı Hanım da bir psikolog gözü ile seyahati değerlendirdi. Yani bu gezide insana her yönüyle kıymet verildi, ilgi ve alaka gösterildi.

Endülüs şiir ve musikisi ile renklendirdiğimiz bu şehir ve medeniyet okuması, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden katılan, hepsi birbirinden farklı, güzel ve özel insanların katkılarıyla ayrıca zenginleşti.

İlk durağımız, Avrupa’nın gözbebeklerinden biri sayılan Costa del Sol sahil şeridindeki, eski adı Meleke olan Malaga şehriydi. Bu güzel liman şehrini dolaştıktan sonra akşam Granada, yani Gırnata şehrinde geceledik.

İslam sanatının en önemli örneklerinden biri olan Elhamra Sarayı’na ev sahipliği yapan bu tarihi ve ibretlik beldeyi gezerken, geçmişin tozlu raflarında kaybolmamak ve hakikati asırlar üzerinden sonrakilere ulaştırmak için direnen o azimli ruhu, belki biraz hüzünle ama mutlaka ümitle hissettik.

Gırnata’dan sonra rotamızı zamanının ilim ve sanat merkezi olan Kurtuba’ya (Cordoba) çevirdik. Günümüzde katedral olarak kullanılan fakat herkes tarafından Mezquita, yani cami olarak bilinen Kurtuba camiinde şahit olduğumuz estetik ve incelik her türlü yol yorgunluğuna değecek cinstendi. Bu öyle bir mabed ki, yerli halkın müsaadesi ile bir bölümü kıralanıp camii yapılmış. Müslüman nüfus çoğalınca da satın alınarak genişletilmiş. İşte bu inceliğe hayran kalıp, tarihte ve günümüzde İslam adına yapılan kabalıklara esef etmemek elde değildi. Günümüz Avrupa’sına ışık tutmuş nice müslüman bilginleri yetiştiren bu muhteşem şehirden sonra gecelemek üzere İşbiliye’ye, yani Sevilla’ya hareket ettik.

Sevilla tarih boyunca başkentlik yapmış: önce müslümanlara, 1492 sonrası İspanyol sömürgeciliğine, şimdi de günümüz Endülüs’üne. Aslında sömürgeci özelliğini yitirmemiş, bu yüzden bugün bölgenin en zengin şehri sayılmakta. Çok büyük ve görkemli yapıları içinde barındıran bu yeni sayılan şehirde, birlikte yaşamın güzel örnekleri mevcut. İşbiliye’den sonra muhteşem manzaralarıyla şirin bir kasaba olan Ronda’ya ulaştık. Boğa güreşinin başladığı yer olarak bilinen Ronda’daki manzara ziyafetinden sonra, Endülüs’teki son akşamımızı Malaga’da harika bir sahil kıyısında geçirdik.

Masal gibi geçen Endülüs okumasında, kitaplarda okuduğumuz Endülüs’ü bulamadık belki, İbni Bace’yi, İbni Tufeyl’i, İbni Rüşt’ü ve diğerlerini göremedik belki ama bir kez daha anladık ki, bir toplum kalıcı olmayı ve sonraki nesillere ulaşmayı diliyorsa, adaletle hükmetmek ve (b)ilim ve sanatla yer edinmek zorundadır.

Bizimle yola koyulan tüm seyyahlara ve Endülüs turunun gerçekleşmesinde emeği geçen herkese teşekkür eder, bir sonraki Şehir ve Medeniyet okumasında yeniden buluşmayı dileriz.