İman ve Güven

İman ve Güven

Adam iman ettiğini söylüyor ama kimseye güven vermiyor. Çünkü kendi imanının içinde Allah'a güven yok.

Görüyoruz. Bir buçuk milyardan fazla insan iman ettiğini söylüyor. Fakat imanımız kurana göre hakikaten iman mı? 

Allah Kur'an'ı kerimde iman ile inanmayı birbirinden ayırıyor. Bedevilere, "iman ettik demeyin, islam olduk/inandık deyin" der.  İki milyara yakın islam dünyasının "imanı" bedevi imanı olmalı ki, imanımızın bereketini göremiyoruz. 
Çünkü Allah'a güveni de ihtiva eden bir imanla iman edemiyoruz. Hakikaten rabbimizin istediği gibi bir imana sahip olsaydık böyle mi olurduk?

Adam iman ettiğini söylüyor ama kimseye güven vermiyor. Çünkü kendi imanının içinde Allah'a güven yok. Müslüman olmak emin olmayı gerektirir halbuki. Halbuki Allah'a güvenen kimsenin önce ehline, sonra diğer müminlere, sonra tüm insanlara, sonra tüm yaratılmışlara güven vermesi gerekir. Eğer bir köpek bile bugün aç kaldığında, canı tehlikeye düştüğünde müslümanın kapısına gelmiyor da başkalarının kapısına gidiyorsa Allah'ın istediği gibi iman edememişiz demektir. Eğer bir zalim bile bugün müslümanın adaletinden emin değilse de öyle...

Adam iman ettiğini söylüyor ama adaletine güvenilmiyor. Çünkü kendisi Allah'ın adaletinden emin değil. Allah'ı güçten ibaret bir varlık olarak tasavvur ettiğinden dolayı kılı kırka yaran bir adaletle hükmedecek kadar latif, yüce, adil olduğunu idrak edemiyor. Allah'ı sadece kendisine lutfedecek bir "despot" zannediyor haşa..

İman etmek, Allah'a güven duymak ve bu güvenden sirayet eden bir özgüvenle etrafına güven vermektir. Dünyada bir şeylere inanmayan birtek kişi olmamıştır olmayacaktır! Her inanan iman etmiş sayılmaz. İman dediğin, ahlak, adalet, güven, teslimiyet içermiyorsa kuru kuru bir inançtan öte geçemez. Bunun adı iman değil, inanmaktır. 

İnandığın herkese her zaman güvenemeyeceğin gibi, güvendiğin herkese olan güvenin de Allah'a olan güvenle kıyaslanamaz. Çünkü yaratılmış olana onun sınırlı gücü, sınırlı sabrı nisbetinde güvenin olur. Fakat Allah sonsuzdur ve sonsuzca güvenebilirsin. İşte iman budur.

Adam bugün iman ettiğini söylüyor ama hasımlarına iftira etmeden  onları alt edemeyeğine inanıyor. Bu inancı normal, çünkü kendi iman iddiası samimi değil. Allah'a hakikaten iman etse ve durduğu yerin, söylediklerinin Allah referanslı olduğuna inansa neden iftira etsin? Eğer sonsuz kudret ve adalet sahibi olan Allah'a iman etse ve hakikaten onun davasını savunsa iftira etmeden kazanacağına yüzde yüz inanırdı. Onun davası kendi kazandıklarının veya kazanacaklarının peşine düşmek, bunu korumak, bunu tehdit eden kim varsa hepsine her türlü yalanı iftirayı atmayı "Allah'ın rızası!" etiketiyle hak görmek. Bu iman değil, kendisinin inandığı şeylere Allah'ın da inandığını vehmetmek ve Allah'a din iman öğretmektir.

Adam iman ettiğini söylüyor ama iman esaslarının yanına Kur'an'da sayılan iman esaslarının on katını eklemiş ve bunları da dine dahil etmiş. Allah'ın iman etmemizi istediklerinin yanına kendisinin koyduğu esaslar öyle çok ki; kendisinin şeyhini, kendisinin mezhebini, kendisinin kliğini, kendisinin okulunu, kendisinin tekkesini, kendisinin takkesini, kendisinin cemaatini, kendisinin kitabını, kendisini rahlesini, hatta kendisinin giydiği urbaları, kendisinin sattığı nesneleri, kendisinin bulunduğu köyü veya şehri bile iman esaslarının içine dolaylı- dolaysız dahil ediyor. Bunlar olmadan iman edemediği gibi iman edilmesine de küfür fetvası çıkarıyor. Bu iman değil şirktir.

Hasılı kelam; Allah'a iman etmek başkadır, Allah'a inanmak başka. Allah'a inanan müşrikler Allah'a güvenmedikleri için aracılar edinmişlerdi. Allah'a inanan müşrikler Allah'ın bir insanı peygamber olarak seçtiğine iman edememişlerdi. İlla uçan kaçan melekvari bir insan istiyorlardı. Bu ihtiyaçtan, bu beklentiden hasıl olan boşluğu bugün iman ettiğini iddia eden ama inancını iman zanneden şirk yuvaları ve onların babaları dolduruyor... Ve buna talep yüzyıllardır hiç eksilmeden devam ediyor. 

Allah buyuruyor bedevilere;  İman ettik demeyin inandık deyin! Biz de bedevi "imanından" akleden ve teslim olan, güvenen ve güven veren, Allah'ın adaletinden emin olan ve emin olunan müslümanlar olamadığımız sürece bin dört yüz yıl öncenin bedevileri gibi karanlık dünyamızda hem kendimizi hem etrafımızı karartmaya ve bu karanlığı da iman zannetmeye devam edeceğiz.

Bu karanlığımız bizi "inaçlılar" yapmaya yeter de imanlılar yapmaya asla yetmez! Zira iman güveni, adaleti, ahlakı, inanmayı, teslim olmayı içerir de, inanmak sadece bir yerde, bir noktada, bir güruhun etrafında akılsızca ve hissizce takılıp kalmaya bizi mahkûm edebilir... 

Ramazan Yaman